OLAMAZ DEDİĞİM OLUŞUMLAR

Son zamanlarda yaşam şeklimi bir hayli değiştirdim. Bu değişimi her ne kadar planlamamış gibi görünsem de, birkaç yılıma baktığımda aslında görüyorum ki ben istemişim ama yapmaya cesaret edecek motivasyonum yokmuş. Bir şeyler görüyordum internette, çevremde duyuyordum ama hazır değildim demek ki uygulamaya.

Ama bir şeyi ne kadar çok istersek eninde sonunda tüm kainat bizi ona kavuşturmak için yardımımıza koşuyor.

İnsanın alışageldiği düzeni değiştirmesi gerçekten büyük bir motivasyon gerektiriyor. Öyle bir kez karar verdim, tamam artık başka türlüyü yaşıyorum, demekle olmuyor. Hadi bir şekilde oldu diyelim, devamı gelmez. İnsanı harekete geçiren birçok faktör vardır. Bunları yazmaya ve açıklamaya kalksam çok uzunca bir makale olur. Benim kendi hikayem anlatmak istediklerimi gayet güzel ortaya koyacaktır.

Büyük oğlum (10 yaş) doğduğundan beri çok sık hasta olan alerjik yapıda bir çocuk. Alerjisi tüm hayat kalitesini düşürüyor, mutsuz ediyor, okula gitme isteğini yok ediyor. Sürekli hasta olmak sadece fiziken değil ruhen de onu çok yoruyor. Bu yaz okullar açılmadan oğlumun gördüğü bir rüyadan etkilenip onu tanıdığımız bir doktora götürmeye karar verdim. Biyorezonans tedavisi yapılan bu klinikte alerji testi de yapılıyor. Testte inek sütü ürünleri, maya, ev tozu, çayır çimen, bakteri vb. birçok şeye alerjisi olduğu ortaya çıktı. Tedavi süresince doktorumuzun diyet listesine uyum sağladık. Ayrıca beyaz şekeri de beslenme düzeninden çıkardık. Oğlum için başlayan bu beslenme şekline ben ve diğer çocuklarım da katıldık. Çünkü herkes için ayrı ayrı birsürü yemek pişirecek zaman ve gücüm yoktu. Ki doktor bizim de bu diyete uymamızın çok iyi olacağını söyledi.

Benim için şekerli gıdalardan uzak durmak asla düşünemeyeceğim bir şeydir. Kendimi bildim bileli şerbetli tatlılar, çikolata yemeden bir günüm zor geçer, hatta geçmez. İnsanlar şekeri yemeden nasıl yaşar? Anlam veremezdim. Ben daha 2 günlük bebekken annemler sütün yetmediğini düşünüp beyaz un, tereyağı ve şekerle kavurarak yaptıkları mamayı bana yedirmişler. Sonrası da hep tatlıyla geçti. Her gün mutlaka bir çeşit tatlı olurdu evimizde. Süte ve yoğurda bile şeker katıp yedirirdi annem. Çocukluğumdan gelen alışkanlık benim yaşam şeklimi ve çocuklarımın düzenini oluşturdu. Normaldi sanki her yaptığımız.

Oğlumun yemeyeceği şeyleri kendim de yememeye başladım. Çok zor oldu ama interneti tepe tepe kullandım süreçte yeni tarifler, şeker ikameleri bulmak için. Ve yeni bir düzene doğru ilerlemeye başladık. Bir gün canım çok tatlı çekti ve kendime baklava ısmarladım. İkinci dilimde tıkandım ve aşırı tatlı geldi. İnanamadım. Çocuklar gibi sevindim bu duruma.

Beyaz un itici gelmeye başladı. Peynir yemeden de yapabileceğimi fark ettim; mayasız hamur işi yapmayı öğrendim. Bu yola oğlum için çıktım ama öncesinde hep yapmak istediğim bir şeydi. Sosyal medyada görüp hevesleniyordum sadece. Oğlum gerçek bir dışsal motivasyon kaynağım oldu. Fakat bir noktada yavaşlamaya hatta çaktırmadan yenmeyecek şeyleri de yemeye başladık. Kime çaktırmadan? Doktora gitmeyi bırakınca yalpaladık aslında. Ama ara ara kaçamakları çoğalınca oğlumun bağışıklığı düşmeye başladı.

Tarifleri şekersiz yapmaya devam ederken bazı sitelerde gluten alerjisi belirtilerini gördüm. Çoğunu yaşadığımı fark ettim. Öyle ki sabah bacak ağrısıyla uyanıyorum, varislerim var diye dayanamayıp doktora gittim ama tıbbi olarak hiçbir sıkıntı bulunamadı. Ve anladım ki bu işi kendim için de ciddiye almalıyım, oğlum için de. Herhangi bir dış faktörün etkisi olmadan bu yaşam şeklini kabullenmem gerekiyordu. İçsel motivasyonumu artırmak için kitap okumak bana iyi geliyor. Önce bilişsel olarak kabul etmem ve istemem gerekiyor bir şeyi yapmak ve onu sürdürmek için.

James Clear’ın ‘Atomik alışkanlıklar’ ve Aidin Salih’in ‘Gerçek Tıp’ kitapları paralel şekilde okuyarak bir yandan vücudumun neye ihtiyacı olduğunu öğrenirken bir yandan da alışkanlık geliştirmem için yöntemler geliştirmeye başladım. Clear’ın ‘işaret, istek, tepki ve ödül’ yasaları alışkanlık geliştirmedeki süreci çok güzel özetliyor. Bunları kendimde gözlemlemek harekete geçmem için ipuçları veriyor. Kendimi kendimin farkında olarak beslemek, neye ihtiyacım olduğunu gözlemlemek ruhen de iyi geliyor. Sadece beslenme ile değil yoga ve egzersiz yaparak da bedenimi destekliyorum. Adeta bir makinenin çalışmaya başlayıp tüm diğer makineleri harekete geçirmesi gibi bir oluşumun içinde buldum kendimi. Birinin ya da bir şeylerin sana ne yapacağını söylemesi gerekmiyor; vücudun zaten artık sana sinyal veriyor ve otomatik olarak yapman gerekene yöneliyorsun. Tüm o ”spor yapmam lazım zaman zaman yok, nereden başlayacağımı bilmiyorum; şekeri bırakmam lazım ama nasıl olacak? Glutensiz beslenme çok zor ve maliyetli….” gibi bahaneler buharlaşıyor. Ben kendime inanmakta zorlanıyorum çünkü bir zamanlar asla yapamayacağımı düşündüğüm şeyleri rahatlıkla yapıyorum ve mutluyum.

Atomik alışkanlıklarda ‘alışkanlık istifleme’ diye bir bölüm var. İşte budur! dediğim bir bölüm oldu. Diderot’un fakirlikten zenginliğe geçiş hikayesinden bahsediyor. Yeni bir eşyaya sahip olmanın sıklıkla ek satın almalara neden olan bir tüketim sarmalına sebep olduğunu anlatıyor. Yeni bir alışkanlık kazanmak da sonrasında başka bir davranış isteğini doğuruyor. Bunu farkında olarak yapmaya başlamak; alışkanlığı bir yere ve zamana sabitlemek. Yapmak için zaman bulamadığımız işlerde genellikle sorun belirsizliğin olmasıdır. Sadece ‘artık her sabah spor yapacağım’ demek yeterli bir karar değil. Ucu açık, rastgele ve belirsiz bir söylem. Kesin bir zaman belirtmeyince sürekli erteleyerek sonunda hiç yapamıyor oluyoruz düşündüğümüz işi. Yapmayı düşündüğümüz bir alışkanlığı, mevcut bir alışkanlığın hemen peşinden yapmayı hedeflemek, yerini ve zamanını belirlemek ‘alışkanlık istifleme’ oluyor. Mesela çocukları okula bırakıp eve girince hemen yoga matımı sereceğim, benim için bir alışkanlık istifleme örneği. Sonrasında kişisel bakım ve özenli bir sağlıklı beslenme alışkanlığı ve o sırada okumam gerekenleri okumak… gibi.

İnsan gerçekten isteyince bir şekilde zaman da mekan da buluyor ya da şartları kendi lehine çeviriyor. Tabii ki içsel motivasyon ve onun için de bilinçli olmak, hayatındaki işaretleri almak, yapacağın şeylerin gerekliliğine inanmak; o konuda gerçekten bilgi sahibi olmakla mümkün oluyor.

Sosyal medyam sağlıklı beslenme ve egzersiz videosu reklamları ile doluyor artık. 🙂 Herkes kendi yöntem ve listesini anlatmaya insanları ikna etmeye çalışan içerikler paylaşıyor. Farkındalık sahibi olmak adına yararlı olmuyor değil ama tek başına yeterli değil. Hatta tamamen ters etki bile yapabiliyor. Herkesin kendine has bir yaşam şekli, finansal durumu ve alışkanlıklar sistemi var ve herkesin reçetesi de kendine özel olmalı. Kulaktan dolma ve reklamsı gaza getirmelerin etkisi kısa süreli olur. Bilginin gücüne inanıyorum, hele de doğru zamanda gelen bilginin gücü kaç kaplan kuvvetinde acaba?…

Bu yazıyı okuyan canım okurum; belli ki geliştirmek istediğin alışkanlıklar var. Sana tavsiyem kendine dön ve önce bir süre ‘bedeninde , zihninde ve ruhunda neler oluyor’ a bir bak. Sadece gözlemle. Sonrasında zaten ihtiyaçlarını hissedecek, anlayacak ve yola koyulacaksın. Tek başıma yapamam, okusam da havada kalır, nereden başlayacağımı bilemiyorum, dersen de bir uzmana danışmaktan çekinme. Unutma sana en iyi geleni ancak sen bilebilirsin ama gerçekten bilinçli olarak farkındaysan…


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir