Kanada’dan Bir Selam

                                                      

  Şu an bu satırlarımı okuyan biri var mı orada emin değilim. Eğer hala blog yazıları okuyan kişiler varsa hayatta onlara kucak dolusu sevgimi gönderiyorum. Buraya uğramayalı o kadar zaman oldu ki… Ve bunu yazarken her yazımın girizgahında aynı şeyden bahsettiğimi hatırladım. Ama öyle aylar sonra bir anda bir yazı yazmak, aradan akan giden zaman ve kocaman boşluk bir garip hissettiriyor. Sanki uzun zamandır konuşamadığım bir arkadaşa heyecanla olan tüm hikayeleri anlatma ihtiyacı ve hissiyatı beliriyor. 😊

     Dünyanın öbür ucundaki yeni evimizde, devasa bir camın önünde pamuk saçlı bir teyzeden satın aldığım antika yazı masasında oturmuş nereden tutup ipin ucuna ulaşsam telaşı ile yazıyorum. Bir yandan da akışta hissediyorum. Söyleyecek çok fazla şey var fakat onları yazacak güç ve zaman var mı emin değilim. Zaman geçiyor ve yaşanan her şey o tazeliğini yitiriyor. Anlatmaktansa unutmayı yeğlediğim onca yaşanmışlıktan ziyade sanırım artık şimdi ve buradan konuşmak istiyorum. Çok garip, zihnimde hep İngilizce sözcükler uçuşuyor. Halbuki harika bir şekilde konuştuğum da yok. 😊

    Bugün dünden beri katıldığım bir workshop da eğitmen ile yaptığımız bazı konuşmalardan etkilendim sanırım. Bilgisayar, internet, network gibi konularla alakalı bir eğitim. ‘Point click connect’ adında, ta basit bilgisayar tanıtımından başlayan ama birçok da bilmediğim konuyu içeren bence çok önemli bir eğitim. Derste bir ara dışarıdan bir gözlemci gibi kendimi ve ortamı gözlemledim.

Türkiye’de olsa küçümseyip hiç ilgilenmeyeceğim bir workshop’ta hem keyif alıyorum hem de çokça faydalandığım için heyecanlanıyorum. Hayatında hiç bilgisayar kullanmamış teyzeler de var aynı odada. Herkesin heyecanı başka bir yerden geliyor. Herkesin hayali başka, hikayesi kendine has. Bebek adımlarla yeni bir yaşam inşa ediyorum. Hani ölüm deneyimi yaşamış insanlar vardır ya artık hayatları asla eskisi gibi olmaz. Bakışları değişir, amaçları değişir, yaprakların görüntüsü farklı gelir, kuşların uçuşu farklı, saatlerce gökyüzünü izleyebilir. Yaşam başka bir coşkuyla akar, anlar anlam kazanır.

Bazen durup kendimi o noktada hissediyorum. İki buçuk yıl boyunca buraya gelmek, sevgilimle kavuşmak, ailemizi tekrar huzuruna kavuşturmak için olan bekleyişimiz sonrası başladığımız bu hayat kaldığı yerden devam eden bir hayat değil artık. Bu kavuşumu beklerken öyle sanıyordum. Hızlıca kaldığımız yerden tüm hızıyla yaşamaya devam edecektik, ben mesleğime devam edeceğim. Hayır tam olarak öyle olmadı. Önce bir afalladım, durdum, seyrettim. İnsan yaşarken bir şeylerin değişip dönüştüğünü hemen hızlıca anlayamıyor. Bu hayata yeniyim, daha önce deneyimlemedim buraları ve gelsin hayat bildiği gibi, olması gerektiği gibi demeye başladım ve o hıza, akışa teslim oldum.

Yeni adım atmaya başlamış bebek gibi heyecanlanıyorum artık. Her dil bir insan derler ya galiba biraz onu deneyimliyorum. Tabii ki tek açıklaması bu değil fakat ben aynı benim ama yaşantı ve uzantısındaki hisler başka. Clarissa P. Estes’in bahsettiği hayat/ölüm/hayat üçgenini tam anlamıyla hissediyorum. Bir şeyler ölüyor hayatımda başka şeyler canlanıyor. Buraya gelmeden önceki ben değilim şu an olan. O kız öldü. Ben aynı benim aslında derken kendimle çeliştiğimi yazarken fark ediyorum. Kesinlikle yaşanılan hiçbir şey anlamsız ya da boşa değil, en büyüğünden en küçüğüne. Olan her şeyin istediğim kadar hızlı gerçekleşmediği için de şükür doluyum. Yaşarken pek öyle olmadıysa da.

     Konuyu ne kadar dağıttığımın farkındayım ama işte fazla ara vermenin makus talihi. Bugünkü workshop’tan bahsediyordum. Eğitmenin bloğum olduğunu duyunca verdiği tepki ve uzun süredir yazmadığımı duyunca beni teşvik etmesinden bahsedecektim aslında. Ben tam olarak ne yazacağımı bilemediğim için sürekli erteliyordum. Kendisi buradaki deneyimlerimin ne kadar değerli olduğunu ve başkalarıyla paylaşmamın da harika bir fikir olduğunu belirtti.

Öte yandan bir WhatsApp grubunda paylaştığımız bazı deneyimlerinden bahsederken ufak gibi görünen her deneyimin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördüm. Bunun için de ağlanır mı yeaahh! Diye tepki verilebilecek bir durumun ardındaki hisleri ve düşünceleri anlamak, anlamlandırmak, aynısını yaşayan bir başkasına yalnız olmadığını hissettirmek, belki kendi reçetelerimi paylaşmak güzel olmaz mıydı? İşte öyle bir şey… Sayfalarca yazasım var ama öylece oradan oraya savrulmak okuyucu için pek de haz kaynağı olmayabilir. Bundan sonraki yazılar daha bilinçli ve bariz bir konuda olacak diye umut ediyorum. Konusuz ama uzun bir yazı gibi oldu. Zira bu sayfanın sonuna kadar okuyan, az da olsa bahsimi hissedebilen birileri varsa orada hala teşekkür ediyor ve kocaman sarılıyorum.


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir