Mükemmel Annelik Bir Şehir Efsanesi.

 

Anneliği ilk tattığımda henüz 23 yaşındaydım. Hamileliğini lisans bitirme tezi yazarak sürdürmüş, araştırmaya meraklı, bolca okuyan ve yazan bir anne adayı idim. Malum annelik gibi bir müesseseye de hazırlıksız girilmezdi. Bebek bakımı ile ilgili hiç ama hiç kitap okumadım, yalnızca çocuk gelişi ile ilgili okudum. Çünkü her şeyi biliyordum! Çünkü benden küçük 6 kardeşim vardı ve 4ünün bakımını bizzat ben yapıyordum. Yani tamamen olmasa da annemle birlikte yürütüyorduk. Dolayısıyla bebek ve çocuklarla ilgili konulara vakıftım. Hele hazır bebek bezi kullanılmayan dönemde bebek bezi yıkama zevkini bile tatmıştım! 🙂

………………………………………

Başkası için çocuk doğurulur mu? Tamamen o sebepten olmasa da ben doğurdum. Öğrenci olmaktan bunalmış, aile kurmak için çırpınan bir kızceydim. Bence öğrenmenin yaşı yoktu, ama anne olmanın vardı. 20li yaşların annelik için ne kadar elverişli olduğunu biliyordum ve yararlanmalıydım. Zaten kayınbabam da yaşlıydı ve en küçük oğlunun çocuklarını da görmek isterdi. Bunu da ancak bir terazi kadını düşünürdü. 🙂

Hal böyleyken, bir an önce çocuğumuz olmalıydı. Dairelerimiz karşılıklıydı kayınvalidemle; kapının önünde uzunca bir kilim vardı, terlik bile giyinmeden birbirimizin evine geçebiliyorduk. Hain planlarım vardı. Eşimin odası hala duruyordu yerinde. Bu ortamda çocuk büyütmeye ne var ki?! Çocuk olunca gönderirim babaanneye oohh gel keyfim gel.. (o keyif hiçbir zaman gelemedi.)

Bebeğime sağ salim kavuştum. 13 ay boyunca koyun koyuna uyuduk; oynadık, gezdik, eğlendik, kanguru ile kendime istiflediğim halde deliler gibi ev işi yaptık… uykusuzluklara, kolik gecelere, gaz sancılarına, çılgınca ağlamalara değinmiyorum bile… onlar olmadan olur mu? Kolik olmayan bebeye bebek denir mi? Kayınvalidemin karşımda oturuyor olması bana hiçbir fayda sağlamadı tabii. Çünkü benden başka kimseyle mutlu olamıyordu yavrucağım.

Uykusuzluk, yorgunluk hiç etkilememiş de böyle aylarca, pembe bulutlar üzerinde oğlumla pofuduk pofuduk uyumuşuz gibi bir haleti ruhiyeyle ikinci çocuğuma gebe kaldım bile isteye. Peşpeşe olacak çocuklarım, arkadaş gibi büyüyeceklerdi. Kimse silah dayamadı yani ‘’ikinci ne zaman, yap kardeşsiz kalmasın çocuk?’’ diye. Hep iki kızım iki oğlum olsun isterdim…  Zorlu bir hamilelik geçirdim. Hayat,  sadece ben ve çocuklarımdan ibaret değildi tabi. Bizim haricimizde bir dünya var ve orada yığınla insancıklar var. Ve onlar isteyerek ya da istemeyerek seni etkiliyorlar. Başka başka sıkıntılardan dolayı 8 aylık gebe iken taşındık, gören duyan herkes benim deli olduğuma hükmetse de… İki çocukla, kaynana yanından ayrılmak, bu yükü yalnız sırtlanmak akıl karı mı? (hayatımızda aldığımız en iyi karardı.)

Aile apartmanından çıkıp yalnız bir evde iki çocuklu hayata adım attım. Kızımın doğumunun 12. Günü kayınbabam vefat etti. Lohusalığın zorlu yollarında çırpınırken ve bebeğimin hiç bitmeyen ağlama krizleriyle baş edemiyorken, bu ölüm hiç olmamıştı. Ki zaten bizim yüzümüzden ölmüştü! Psikolojimin bozulmaması için hiçbir sebep yoktu artık. Tuvalet eğitimi vermeye çalıştığım 22 aylık oğlum ve sürekli ağlayıp kusan kızımla ‘mükemmel anneliğin’ kapısını aşındırmaya çalıştım aylarca. Okuduğum çocuk gelişimi kitapları üstüme üstüme geliyor; oğlum benim yüzümden bir türlü çişini/kakasını tuvalete yapmayı öğrenemiyor, kızım benden dolayı mutsuzdu. Hatta o kadar mutsuz ki habire kusuyordu dünyaya ve bana! Oğlum geceleri korksa, gündüz ona söylemiş olabileceğim bütün cümleleri hatırlamaya çalışıyordum. Çocuğun psikolojisini bozuyorum, allah beni kahretsin diyerek ağlıyordum geceleri. Bulduğum her fırsatta okuyordum, okudukça daha iyiye gideceğini düşünüyordum hayatımızın. Yemek yemeye, tuvalete gitmeye zaman bulamıyordum ama, okuyordum! Okudukça suçluluğum kat be kat artıyordu. Ben neymişim be abi!..

 

Çok muhterem instagramın ‘mükemmel anne’ profillerini bilmem söylemeye gerek var mı? Hayati ihtiyaçlarımızı yerine getiremezken bir de etkinlik yapmaya çalışmak adlı gafilliklerim oldu. Çocuğumun zekasını geliştirmeliyim. Aptal mı olsun çocuğum? Hele ince/kaba motor becerileri? Alimallah beceriksiz mi kalsın benim yavrum?…  Anlayacağınız, yüklenebileceğim kadar yüklendim kendime. ‘Vurun kahpeye!’ demediğim kaldı bir.

 

Aa bak kendime laf söylettirmem ama. Benden başkası da beni eleştiremez! O zevk bana ait efendim. Ben kaç kitap okudum biliyor musunuz siz? Ben her şeyi biliyorum!

 

Velhasılıkelam 11 ay boyunca devam eden bunalımım, kardeşimin bir trafik kazası sonucu vefat etmesiyle farklı bir boyut kazandı.  Uzunca bir süre çocuk gelişimi kitaplarından, adeta öcüden kaçar gibi kaçtım. Çünkü bana yaşattıkları mahalle baskısı, yetersizlik kompleksi artık yeterdi. Kardeşimin ölümü hayatımı fazlaca değiştirdi. Bakış açımı farklı yönlere getirdi. Çocukları, kendimi, akışına bıraktım hayatın. Anı yaşamaya, çocuklarımla bütünleşmeye başladım. ‘Ölümlü dünya; bugün var yarın yokuz’ diyerek birçok probleme çözüm buldum. Hatta çoğu şeyi problem gibi görmemeye başladım.

 

Kardeşimin ölümünden bir ay sonra sürpriz bir şekilde üçüncü çocuğuma gebe kaldım. Aklımı artık tamamen kaçırırım herhalde diye düşünürken hiç de öyle olmadı. ‘Olanda hayır vardır.’ Neyin bizim için daha iyi olabileceğini gerçekten de bilmiyoruz. Bu doğumdan sonra aslında ben kendimi buldum. Kendime geldim… Küçük prens diyor ya; ‘’gözler kördür, insan ancak yüreğiyle baktığı zaman gerçeği görebilir.’’ Benim şiarım oldu. Bütün bilgiler, teknikler, stratejiler vs… bir yana, çocuk yetiştirmede kılavuzum kalbim ve vicdanım. Onlardan daha sağlam daha etkili terazi mi var?…

Şimdi çocuk gelişimi kitapları okuyorum. Ama kendimi suçlamak için değil, çocuklarıma yardımcı olabilmek için. Mükemmel anne olmak için okumuyorum artık, ( böyle bir şeyin imkansız olduğunu artık kavradım) çocuklarımı daha iyi anlayabilmek ve beraberce hayatın tadına varmak için okuyorum…


Comments (9)

  1. Ilk yazı geelmiissss ! Hayirli olsun herseydahilanne .Yapmak isteyip yapamadiklarimiza cesaret etmemize tesvik eden bi yazi ..Kalemine saglik..

    Cevapla
    1. teşekkür ederim aslıhan… inşallah öyle olur. 🙂

      Cevapla
  2. Ne güzel de anlatmışsın.. seni bir de senden duymak bir hikaye gibi çok güzel.. analık zor zanaat işte bu yüzden de cennet anaların ayağı altında. Devamını bekliyoruz

    Cevapla
    1. bir gün neler yaşadığımı hikaye gibi anlatacağım aklıma gelir miydi?..

      Cevapla
  3. Bazen öyle şeylere gerekli gereksiz kilitliyoruz ki kendimizi, hırpalanıyoruz. Kendimizden birşeyler bulabileceğimiz, farkındalık yaratabilecek bir yazı olmuş.Devamını ilgiyle bekliyorum. Hayırlı olsun herseydahilanne

    Cevapla
    1. teşekkürler seçil…

      Cevapla
  4. Hayırlı olsun güzel insan…
    İçinden geldiği gibi,çok güzel olmuş…
    Devamını bekliyoruz.gönlüne klavyene sağlık diyelim?

    Cevapla
    1. çok teşekkür ederim.. içimden gelmeyen dilimden dökülmediği gibi kalemimden, şey pardon klavyemden de dökülmüyor. 🙂

      Cevapla
  5. Ah bu yetersizlik ve suçluluk duygusu😔beni de öyle yıprattı ve yıprattı ki ah ah😔

    Cevapla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir