Pandemi Çocukluğu ve Annelik Sancısı
Anne olduğumdan beri sanırım en fazla yaptığım şey düşünmek. Yatıp kalkıp, enine boyuna, sürekli düşünmek. Yeterince iyi bir anne miyim? Bu yaptığım ya da yapacağım çocuklara nasıl bir etkide bulunur? Hem otoritemi koruyup hem de çocukların benlik algısına zarar vermeden özgüvenli, sağlıklı olmalarını nasıl sağlarım? Çocuklar mutlu mu? Acaba benim bir hatamdan dolayı mı böyle davrandı? …. ve daha bir sürü şey.
Bilmiyorum ki benim annem ya da daha önceki anneler de bu denli kaygılılar mıydı? Her adımlarını bin kere düşünerek mi atıyorlardı? Anneliklerini sorguluyorlar mıydı sürekli? Yoksa bu çağın handikapı mıdır ebeveynlik sancısı?
Neden mi bahsediyorum?
Pandeminin gidişatından ötürü yirmi günlük evlere kapanma haberini aldığımızda çocuklar ”holeeyyy! dışarı çıkmıycaaaazzz!” diyerek bayağı bir sevindiler. Anlam veremedim bu mutluluğa… Nasıl yani? Hani nerede o dışarıdan eve alamadığım zıpır çocuklar? Bu işte bir terslik var. Evde olmaları gerektiği için üzülmeleri gerekti! Kesin bu çocuklar ekran bağımlılığına doğru gidiyor. Bak gördün mü, ekran nasıl cazip geliyorsa dışarıyı bile istemiyorlar artık. Biz çocukken eve girmek istemezdik, şimdi çocuklar dışarı çıkmak istemiyor! 🙁
Öğleden sonra küçük oğlumun dişçide randevusu vardı. Yürüyerek gidip aynı zamanda karantina öncesi son kez hava almayı planlıyordum. Büyük oğlum(8.5) gelmemek için epeyce bir dil döktü. Evde yalnız kalabilecek kadar büyüdüğünü, hava almak isterse camları açıp alabileceğini anlattı durdu. Ama nihayetinde ikna eden ben oldum.Yol üzerinde büyük bir park olduğunu, oraya uğrayabileceğimizi söyledim. Beklentisi fazla olmasa da parka vardığımızda oradan çıkmamız bayağı zor oldu. 🙂 Dişçide işimiz bitince tekrar parka gittik. Oradan oraya atlıyorlar, koşup tırmanıyorlar, sallanıyorlar…
Ben derin derin nefes alıyorum. Şükrediyorum onların bu sevincine. ”Anneeee, buraya yine gelelim. Hep gelelim, olur muuu??” diyorlar. Olur mu ,ne demek her zaman geliriz tabii ki.
Beni hemen paniğe sokan, çocukların ekran bağımlısı olabileceği ihtimalini düşündüren neydi peki? Çocukları izlerken bunu düşündüm bol bol. Beynimin içinde sürekli uzmanların sesi… Ekranın zararları, pandemide artan ekran maruziyeti. Gün içerisinde o kadar çok duyuyor ve okuyorum ki bu tarz haberleri, ister istemez ‘acaba biz neresindeyiz bu maruziyetin?’ diye sorgulayıp duruyorum. E tabi çocukların ekran kapatmadaki isteksizliklerini gözardı etmemem lazım. Uzmanlar doğru söylüyor, onlara sözüm yok lakin ben kendimi görmezden geliyorum. Zaten ekranı süreli kullandırıyorum. Arada fazla olduğu da oluyor ama genelde kurallı. Ki daha küçük yaşlarında hiç yoktu ekran. Bol bol birlikte zaman geçirirdik. Altyapı sağlam yani. Uzaktan eğitim dolayısıyla tabletle daha fazla zaman geçirmeye başladılar. Önceden daha rahat şekilde ekranı bırakabiliyorken artık bu konuda zorluk yaşıyoruz. Bu da hoşnut olmadığım bir durum.
Çocukların dışarıyı istememelerine gelince aslında haklı bir noktadalar. Maskeli halde oyun oynamak hiç cazip gelmiyor. Terliyorlar, nefes alamıyorlar;arkadaşlarıyla rahatça oynayamıyorlar. Dışarıda virüs korkusuyla kendilerini kısıtlamaktansa evde, güvenli bölgelerinde özgürce oynamayı tercih ediyorlar. Kendilerini daha güvende hissediyorlar evde. Bütün eşyalar evde onların hizmetinde. Diledikleri gibi oynayabiliyorlar. Bol bol dans ediyoruz birlikte, ki o anlar dondurulup saklansa yeridir. Kendimize inşa ettiğimiz bu yuvada çocuklar özgür ve mutlu. Dışarıda hastalık var, kurallara uymayan insanlar var, yaşları küçük olsa da bilinçleri kocaman.Doğadan, çocukluklarından vazgeçmediler, sadece daha özgür olabilecekleri günler için kendilerince yapmaları gereken şeyi yapıyorlar.
Günümüz dünyasında teknoloji ve bilişim hayatımızı kolaylaştırıyor gibi olsa da zihinlerimizi fazlasıyla yoruyor. Her şeyi bilmek ve görmek çözümü basit problemleri karmaşıklaştırabiliyor. Yani sanki başımızda birileri bekleyip sürekli neyi nasıl yapmamız gerektiğini söylüyor gibi hissediyorum. Kendi çocuklarımızla ilgili durumlarda bir durup kulaklarımızı dışarıya kapatıp çocuklarımıza açmalıyız. Bizzat onlarla iletişimde kalıp duygularına öncelik vermeliyiz. Yakaladığımız bir duygu ilmeği binlerce uzmanın görüşünden daha fazla anlam katacaktır hayatımıza.
Bana gelince kendime yönelttiğim eleştiri oklarını biraz daha törpülemem gerekiyor. Çok keskinler. Ama bunun için de kendimi eleştirme ihtimalime karşın evde fazla kalmanın yan etkileri olduğunu düşünüp kendimi mazur görüyorum.:)